Davacı koca, eşinin ve müşterek çocuğun temel ihtiyaçlarıyla ilgilenmemiş, evin geçimine yeterli katkı sağlamamış, kadını ekonomik olarak desteklemeyerek evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini ihlal etmiştir. Bu davranışları ekonomik şiddet kapsamında değerlendirilmiş ve kusur olarak kabul edilmiştir. Ancak sadakat yükümlülüğünü ihlal eden kadın ağır kusurlu bulunduğundan, karar esastan reddedilmiştir.
Sakarya BAM 2. HD. – 2019/849 E., 2019/950 K.
“[…] davalı kadının sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, davacı kocanın ise birlik görevlerini yerine getirmediği, eşine ekonomik şiddet uyguladığı sabit görülerek evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalı kadının davacı kocaya oranla daha fazla kusurlu olduğu kabul edilerek […]” […] “müşterek çocuğun yaşı, dava süresince baba yanında kalması, aidiyet duygusunun babasının dahil olduğu çevre içerisinde oluştuğu […] gerekçesiyle velayetin davacı babaya verilmesinde usul ve esas yönünden herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığından […]” […] “davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği anlaşılmıştır.”
Sakarya BAM – 2. Hukuk Dairesi
Esas No.: 2019/849
Karar No.: 2019/950
Karar tarihi: 13.11.2019
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
DAVANIN KONUSU:BOŞANMA
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen kararına karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmakla, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353.madde uyarınca duruşma yapılmadan dosya incelendi gereği düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA, SAVUNMA İLE YARGILAMA SÜRECİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;tarafların 2011 yılında evlendiklerini, bir çocuklarının olduğunu, davalının telefonu ve sosyal medyada gezindiğini, çocuğun bakımını eksik olarak yerini getirdiğini, davacının eşinin neler yaptığını araştırdığını ve eşinin kendisini aldattığı şüphesiyle bir çok kez tartıştıklarını, davalının ailesinin varlıklı olması sebebiyle sürekli olarak davacıyı aşağıladığını, ev işlerinde yardımcı kadın ve çocuğu bakıcı tutmak istediğini, 13.12.2016 tarihinde müşterek çocuk K2’in eve başka bir erkeğin geldiğini, annesinin bu adamı ikinci babası olarak tanıttığını söylediğini, davalının aldatıldığını bu şekilde kesin olarak öğrendiğini, tartışmada davalının aldattığını kabul ettiğini, daha büyük olaylara sebebiyet vermemek için davalıyı memleketine gönderdiklerini, davalının çocuğu istemediğini, çocuğun masraflarına katılmadığını, davalının rahatça aldattığı kişinin adını ve telefonunu da söylediğini, K1 isimli bu kişiyi müvekkilinin aradığını, bu kişinin de aldatmayı kabul ettiğini, davacının müşterek çocuğun etkilenmemesi için bakıcı tuttup , özel okula göndermek zorunda kaldığını, müvekkilinin giderleri karşılamakta zorlandığını, davalının ailesinin durumunun iyi olduğunu, istediği gibi para harcadığını, çocuğa maddi destekte bulunmadığını, davalının çocuk için rol model olamayacağını belirterek davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin davacıya verilmesine, çocuk için aylık 200 TL den az olmamak üzere tedbir-iştirak nafakasına , müvekkili için 10.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kendisinin Aksaray’da oturduğunu, mahkemenin yetkisiz bulunduğunu, davacının ev alacaklarını söyleyerek bileziklerini ve altınlarını zorla kayın babasına verdiğini, evin tapusunun kayın babasının üzerine çıkartıldığını, davacı ile 3 yıl kirada oturduklarını, davacının kendisiyle ,evle ve müşterek çocuk ile ilgilenmediğini, dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaları kabul etmediğini, davacının elinin sıkı olduğunu,sürekli annesine gittiğini ve pazar parası verdiğini, kendi babasının zengin olmadığını, hiçbir gelirinin bulunmadığını, Aralık 2016 da davacını kendisiyle kavga ettiğini, kardeşleri ve babasının kendisini Aksaray’a götürdüğünü, amcasıyla birlikte köye atıp gittiklerini, hiç arayıp sormadığını, davacının kusurlu olduğunu, kendisine hiç değer vermediğini, ailesinin sözünü dinlediğini, evde hapis hayatı yaşadığını, annesinin kendisini aşağıladığını, davacıya aldattığı iddiasının doğru olmadığını, hiçbir gelirinin bulunmadığını , tazminat ve nafaka taleplerini kabul etmediğini, boşanmayı kabul ettiğini belirterek boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin kendisine verilmesine,müşterek çocuk için aylık 500TL tedbir-iştirak nafakasına, kendisi için aylık 1.000TL tedbir-yoksulluk nafakasına, 30.000TL maddi -30.000TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece; davacının TMK 164 maddesi kapsamındaki boşanma talebinin reddine, davacının TMK 166/1 maddesi kapsamındaki boşanma talebinin kabulü ile tarafların TMK 166/1 maddesi gereğince boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin davacı babaya verilmesine ve çocuk için kararın kesinleşmesinden itibaren aylık 125 TL iştirak nafakası ile davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 5.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalının maddi- manevi tazminat, yoksulluk nafakası talebinin reddine, davalı için daha evvel hükmolunan tedbir nafakasının kararın kesinleşmesi ile birlikte kaldırılmasına karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ :
Mahkemece verilen hükme karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuşolup,
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının aile birliğinin kendisine yüklediği sorumlulukları yerine getirdiğini, davacının eşi ve çocuğu ile ilgilenmediğini evin içinde hapis yaşatan birisi olduğunu, davacıyı aldattığına yönelik iddiaların gerçeği yansıtmadığını, aksine yabancı kadınlarla yaptığı yazışmaları davalının yakaladığını, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davacının daha kusurlu olduğunu, davalının ev hanımı olduğunu hayatını babasının yanında köyde idame ettirmeye çalıştığını yerel mahkemece hükmedilen tedbir nafakasının hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında çok fazla olduğunu, yine davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının ölçülülük ilkesine uygun olmayıp usul ve yasaya aykırı olduğunu, müşterek çocuğun yaşı itibarıyle anne bakım ve şefkatine ihtiyacının olduğunu, çocuğun üstün yararı yerel mahkemece göz ardı edildiğini, bu nedenlerle verilen kararının hatalı ve hukuka aykırı olduğundan Yerel Mahkemenin vermiş olduğu kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :
Dava evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılmış boşanma davası olduğu anlaşılmıştır.
Her ne kadar davalı vekili tarafından yerel mahkeme kararına karşı kusur belirlemesinin hatalı olduğu ve çocuğun velayetinin anneye verilmesi yönünde istinaf başvurusunda bulunulmuş ise de, dosya üzerinde yapılan incelemede, yerel mahkemece yapılan yargılama ve toplanan deliller neticesinde; davalı kadının sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, davacı kocanın ise birlik görevlerini yerine getirmediği, eşine ekonomik şiddet uyguladığı, sabit görülerek evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalı kadının davacı kocaya oranla daha fazla kusurlu olduğu kabul edilerek tarafların TMK 166/1 maddeleri gereğince boşanmalarına ve çocuğun yaşı, dava süresince baba yanında kalması, aidiyet duygusunun babasının dahil olduğu çevre içerisinde oluştuğu, sosyal inceleme raporunda velayetin davacı babada kalmasının çocuk açısından faydalı olacağı gerekçesiyle velayetin davacı babaya verilmesinde usul ve esas yönünden herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği anlaşılmıştır.
Her ne kadar davalı vekili tarafından yerel mahkeme kararına karşı müşterek çocuk yararına tedbir-iştirak nafakası ve davacı koca yararına manevi tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, nafaka ve tazminat miktarlarının fahiş olduğu yönünde istinaf başvurusunda bulunulmuş ise de, dosya üzerinde yapılan incelemede, yerel mahkemece yapılan yargılama ve toplanan deliller neticesinde; tarafların tespit olunan ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda taraflara atfedilen kusur derecesi, evlilikte geçen süre, paranın satın alma gücü ve hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında sadakat yükümlülüğünü ihlal eden ağır kusurlu davalı kadın aleyhine manevi tazminata hükmedilmesinde, ayrıca velayeti davacı babaya verilen müşterek çocuk yararına iştirak nafakasına hükmedilmesinde usul ve esas yönünden herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı hükmedilen manevi tazminat ve iştirak nafakası miktarlarının yerinde olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve düşüncesiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Körfez Aile Mahkemesinin 2017/177 E.- 2019/166 K. sayılı ilamına karşı,davalı vekilitarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b-1 maddesi uyarınca tüm yönlerdenESASTAN REDDİNE,
Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
İstinaf giderlerinin, istinafı yapan davalı üzerinde bırakılmasına,
İstinaf gider avansından artanın talebi halinde davalıya iadesine,
İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,
Hukuk Muhakemeleri Kanununun (20/07/2017 tarih 7035 sayılı kanunda yapılan değişiklik) 302/5 maddesine göre; “Kanun yollarından geçmek suretiyle kesinleşen kararların kesinleşme kaydı ile kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimler de ilk derece mahkemesince yapılır” hükmü gereğince kesinleşme sonrası harç vb. işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde dairemize verilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzereOY BİRLİĞİile karar verildi.